top of page

Okulda Öğretilmeyen İngilizce: Native Gibi İngilizce Konuşmak

Yıllarca İngilizce dersi aldınız. Gramer kurallarını, Present Perfect Tense’in formülünü adınız gibi biliyorsunuz. Ama bir yabancıyla karşılaştığınızda ya da Netflix’te bir dizi açtığınızda o "bildiğiniz" İngilizce birdenbire işe yaramaz hale geliyor.


Tanıdık geldi mi?


Yalnız değilsiniz. Türkiye'deki İngilizce öğrenicilerinin %90'ının yaşadığı "Anlıyorum ama konuşamıyorum" sendromunun temel sebebi kapasiteniz değil, maruz kaldığınız kaynaktır.


Okul İngilizcesi ile Gerçek İngilizcenin Farkı

Bugün, ders kitaplarını bir kenara bırakıp, gerçek hayatta (sokakta, iş yerinde, dizilerde) konuşulan İngilizceye, yani "Native" gibi konuşmaya giden yola bakacağız.



1. "Robot İngilizcesi" vs. "Gerçek İngilizce"


Okulda bize öğretilen şudur:

  • Soru: "How are you?" (Nasılsın?)

  • Cevap: "I am fine, thanks and you?" (İyiyim, teşekkürler ya sen?)


Bu yanlış mı? Hayır. Ama bir Amerikalı veya İngiliz günlük hayatta bunu neredeyse hiç kullanmaz. Eğer sürekli böyle konuşursanız, karşı tarafa bir ders kitabı veya robot gibi duyulursunuz.


Anadili İngilizce Olan (Native Speaker) Ne Der?

  • "How's it going?"

  • "What's up?"

  • "How have you been?"


Aradaki farkı görüyor musunuz? Biri steril bir laboratuvar ortamı, diğeri yaşayan, canlı bir dil.



2. Kelimeleri Değil, "Chunk"ları (Kalıpları) Öğrenin


Kelime ezberlemek (Vocabulary), bir binanın tuğlalarını tek tek taşımak gibidir. Yorucudur ve harç olmadan bina yıkılır. Native konuşmacılar kelimeleri tek tek değil, "Chunk" adı verilen bloklar halinde kullanır.


Örneğin, "karar vermek" için "decide" kelimesini bilirsiniz. Ama bir native konuşmacı çoğu zaman "make up my mind" der.


  • Robot: I decided via looking at the menu.

  • Native: I finally made up my mind.


Akıcı konuşmanın sırrı, bu hazır kalıpları cebinize koymaktır. Böylece beyniniz cümleyi kurmak için gramer hesaplaması yapmaz, kalıbı direkt yapıştırır.



3. Deyimler (Idioms): Kültürün Şifreleri


Bir toplantıdasınız ve yabancı müşteriniz "Let's wrap it up" dedi. Siz hediye paketi yapmaktan bahsettiğini sanarken, o aslında "Hadi bitirelim/toparlayalım" demek istiyordu.


Okul kitapları size cat, dog, table öğretir ama "cut to the chase" (sadede gel) demez. Gerçek İngilizceyi anlamak ve konuşmak için, sokağın diline, yani deyimlere hakim olmanız şart. Bu sizi anında "acemi" seviyesinden "profesyonel" seviyesine taşır.



4. Telaffuzda "Linking" (Ulama) Sanatı


Neden dizileri altyazısız izlerken zorlanıyorsunuz? Çünkü onlar kelimeleri tane tane söylemezler. Birleştirirler.

  • Yazılı: "I want to go out."

  • Duyulan: "I wanna go out."

  • Yazılı: "Let me do it."

  • Duyulan: "Lemme do it."


Kulağınızı bu birleşimlere alıştırmadan ve dilinizi bu şekilde döndürmeden akıcı konuşmanız imkansızdır.




Eğer hala lise yıllarından kalma yöntemlerle, sadece gramer testleri çözerek "akıcı" olmayı bekliyorsanız, hayal kırıklığına uğramaya devam edersiniz.


İhtiyacınız olan şey; sıkıcı gramer kuralları değil, yaşayan İngilizce örnekleridir.



Native Gibi Konuş: Okulda Öğretilmeyen Gerçek İngilizce E-Kitabı

"Native Gibi Konuş: Okulda Öğretilmeyen Gerçek İngilizce" e-kitabım ile:

  • Ders kitaplarının sıkıcılığından kurtulacak,

  • Yabancıların gerçekten kullandığı havalı deyimleri öğrenecek,

  • Toplantılarda veya sosyal ortamlarda kendinize güvenerek konuşacaksınız.


Artık "I am fine thanks" demekten sıkıldıysanız, gerçek İngilizceye adım atın.


 
 
 

Yorumlar


bottom of page